Psikolojik sözleşme, çalışan ile işveren arasında yazılı olmayan, karşılıklı beklentilere ve taahhütlere dayalı zımni bir anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Psikolojik sözleşme ihlali, taraflardan birinin yükümlülüklerini yerine getirmediği algısıyla ortaya çıkar ve genellikle kötü yönetim, iletişim eksiklikleri veya gerçekçi olmayan beklentilerden kaynaklanır. İhlal, çalışanlarda öfke, hayal kırıklığı, güvensizlik ve tükenmişlik gibi olumsuz duygusal tepkileri tetikleyerek iş tatmini, örgütsel bağlılık ve performansı olumsuz etkiler. Bunun yanı sıra, devamsızlık, işten ayrılma niyeti, sinizm ve hatta sabotaj gibi yıkıcı davranışlara yol açabilir. Çalışma, ihlalin öncüllerini (örneğin, zayıf iletişim, adaletsiz yönetim, örgütsel değişimler) ve sonuçlarını sistematik bir şekilde ele almakta; güncel örneklerle kavramın pratikteki yansımalarını değerlendirmektedir. Psikolojik sözleşme ihlalinin önlenmesi için şeffaf iletişim, etik liderlik, örgütsel adalet ve düzenli geri bildirim mekanizmalarının önemine vurgu yapılmaktadır. Bu bölüm, örgütsel davranışın gölgede kalan yönlerini anlamak ve yönetmek için psikolojik sözleşme ihlalinin kritik bir lens sunduğunu savunmakta; işverenlerin güven temelli ilişkiler kurarak ihlal risklerini azaltmalarının, hem çalışan memnuniyetini hem de örgütsel sürdürülebilirliği artıracağını öne sürmektedir. Bu çalışma, örgütsel davranış literatürüne, psikolojik sözleşme ihlalinin çok boyutlu yapısını ve modern iş yaşamındaki etkilerini derinlemesine inceleyerek katkıda bulunmayı hedeflemektedir.