Kas Asimetrisinin Sporda Rolü: Biyomekanik Temeller, Performans Yansımaları ve Yaralanma Risk Dinamikleri
Şu kitabın bölümü:
Akgün,
S.
(ed.)
2025.
Hareket ve Antrenman Bilimi Perspektifinden Güncel Araştırmalar.
Özet
Bu bölüm, kas asimetrisinin sportif performans, biyomekanik denge ve yaralanma riski üzerindeki çok yönlü etkilerini kapsamlı biçimde incelemektedir. Kas asimetrisi, vücudun sağ ve sol tarafları arasındaki kuvvet, tork, aktivasyon ve morfolojik özelliklerdeki farklılıkları ifade eder ve özellikle unilateral yüklenmelerin baskın olduğu sporlarda belirgin şekilde ortaya çıkar. Güncel literatür, düşük düzeydeki asimetrilerin bazı branşlarda performans açısından adaptif bir rol üstlenebildiğini, buna karşın belirgin dengesizliklerin hareket ekonomisini bozarak eklem yüklenmesini artırdığını ve yaralanma riskini yükselttiğini göstermektedir. Bölümde, kas asimetrisinin nöromüsküler ve morfolojik temelleri ayrıntılı olarak ele alınmakta; motor ünite aktivasyonu, agonist–antagonist oranları ve kas-tendon mekaniklerinin hareket verimliliği üzerindeki rolü tartışılmaktadır.
Ayrıca izokinetik dinamometri, EMG, fonksiyonel performans testleri ve giyilebilir sensörler gibi değerlendirme yöntemlerinin geçerlilik ve güvenirlik özellikleri açıklanmakta; %10–15 aralığındaki asimetri düzeylerinin potansiyel risk göstergesi olabileceğine değinilmektedir. Performans perspektifinden bakıldığında, sprint, sıçrama, yön değiştirme, tekme ve atış gibi hareketlerde görülen kuvvet dengesizliklerinin hem mekanik verimlilik hem de teknik uygulama üzerinde etkili olduğu vurgulanmaktadır. Yaralanma ekseninde ise H/Q oranı düşüklüğü, rotator cuff dengesizlikleri ve kalça–pelvis kontrol sorunlarının sakatlık insidansıyla ilişkisi literatür ışığında değerlendirilmektedir. Son olarak, unilateral kuvvet antrenmanları, nöromüsküler kontrol çalışmaları ve rehabilitasyon protokollerinin asimetri yönetimindeki yeri ele alınarak uygulayıcılara pratik öneriler sunulmaktadır. Bölüm, kas asimetrisinin spor biliminde hem performans optimizasyonu hem de yaralanma önleme açısından merkezi bir değişken olduğunu ortaya koymaktadır.
