İşitme Kaybının Birey ve Aile Üzerindeki Sosyal ve Psikolojik Etkileri
Şu kitabın bölümü:
Kandazoğlu Erdem,
M.
&
Erdal,
S.
&
Karabudak,
B.
(eds.)
2025.
İşitme Tarama Programlarına Multidisipliner Yaklaşım.
Özet
İşitme, çevreden gelen ses dalgalarının algılanması, iletilmesi ve beyinde yorumlanması süreci olarak tanımlanmaktadır; bu süreç sayesinde bireyler çevresindeki işitsel uyarıları fark eder ve anlamlandırır (WHO, 2021). Bu karmaşık sürecin herhangi bir aşamasında meydana gelen bozulmalar işitme kaybı olarak adlandırılır ve hafif ile ileri dereceler arasında değişiklik gösterebilir (Northern & Downs, 2014). İşitme kaybı doğuştan (konjenital) olabileceği gibi, çeşitli tıbbi, genetik veya çevresel nedenlerle sonradan da ortaya çıkabilir. Her iki durumda da işitme kaybı, bireyin iletişim becerilerini, dil gelişimini, öğrenme süreçlerini ve sosyal etkileşim yetilerini önemli ölçüde etkilemektedir (Olusanya, Davis & Hoffman, 2019).
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre işitme kaybı, dünyadaki en yaygın kronik sağlık sorunları arasında üçüncü sırada yer almaktadır (WHO, 2021). Dünya genelinde yaklaşık 1,5 milyardan fazla insan yaşamlarının bir döneminde çeşitli derecelerde işitme kaybı yaşamaktadır. Bu bireylerden yaklaşık 430 milyonu, yani dünya nüfusunun %5’ten fazlası, işitme kaybı nedeniyle rehabilitasyon gereksinimi duymaktadır. Söz konusu grubun yaklaşık 35 milyonunu çocuklar oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2050 yılına kadar 700 milyondan fazla kişinin (her 10 kişiden birinin) ciddi düzeyde işitme kaybı yaşayacağı öngörülmektedir (WHO, 2025).
İşitme kaybı, bireyin yalnızca dil ve iletişim becerilerini değil; aynı zamanda bilişsel işlevlerini, akademik başarılarını, sosyal ilişkilerini ve motor gelişimini de etkilemektedir. Özellikle erken dönemde tedavi edilmeyen işitme kayıpları, çocuklarda dil gecikmesine, öğrenme güçlüklerine ve sosyal uyum sorunlarına yol açabilmektedir. Yetişkinlerde ise işitme kaybı, sosyal izolasyon, iş verimliliğinde azalma ve depresyon gibi psikolojik problemlere neden olabilmektedir. Bu olumsuz etkilerin azaltılması, tıbbi müdahaleler, iletişim terapileri, özel eğitim uygulamaları, psikolojik danışmanlık ve sosyal destek hizmetleri aracılığıyla mümkün olabilmektedir (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ASPB, 2014).
