Aristotales’e göre eudaimonia bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmesi, erdemli bir hayat sürdürmeleri, fiziksel, ruhsal ve zihinsel iyilik haline ulaşması durumudur. Bu kavram yalnızca bireysel değil aynı zamanda toplumsal mutluluğu ve iyi yaşamı da kapsar. Bu bağlamda eudaimonia ve gastronomi arasında bir bağlantı kurmak mümkündür. Gastronomi yalnızca yiyecek ve içeceklerin kültürel, bilimsel, sanatsal ve estetik yönleriyle sınırlı değildir. Gastronomi dengeli ve sağlıklı beslenmeyi teşvik ederek bireylerin hayat kalitesini artırır. Bununla beraber yemek kültürü sosyal bağları kuvvetlendirir ve hayatın anlamını kuvvetlendirir.

Hedonizm ve eudaimonia kavramlarının arasındaki denge gastronomik deneyimleri anlamlı kılmaktadır. Anlık hazların ötesinde sürdürülebilir ve etik beslenmeyi destekleyen yaklaşımlar insanların iyi bir hayat sürdürmesine olanak sağlamaktadır. Mindfulness ve slow food hareketleri farkındalıklı yemek yerken yerel ve sağlıklı gıdaları teşvik ederek bu süreci desteklemektedir.

Eudaimonia, hedonizm, gastronomi, sağlıklı yaşam, mindfulness ve slow food gibi kavramlar yemek aracılığıyla kişilere hem anlık haz hem de uzun vadeli iyilik haline ulaşmasını sağlayarak anlamlı ve sürdürülebilir bir hayatın temellerini oluşturmaktadır. Kitabın bu bölümünde yemek ve gastronominin kişilerin zihinsel, fiziksel ve toplumsal iyilik haline yani eudaimonia’larına ulaşmadaki rolünü açıklamak ve bu bağlamda hedonizm, sağlıklı beslenme, mindfulness, slow food gibi kavramlar aracılığıyla yemek kültürünün sadece bir beslenme aracı değil aynı zamanda anlam ve mutluluk yaratan bir hayat pratiği olduğunu vurgulamak amaçlanmıştır.