Endüstriyel olarak gelişmiş toplumlarda, fizyolojik açıdan normal görünen gebelik süreçleri dahi, bireylerin farklı çevresel ve sosyal koşullara maruz kalmaları nedeniyle büyük çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik yalnızca kalıtsal beslenme alışkanlıkları ya da annenin mevcut beslenme durumu ile sınırlı değildir; aynı zamanda enerji dengesi, psikolojik durum, kültürel normlar ve sosyal çevrenin etkileriyle şekillenir. Bu çok yönlü etkileşimler, gebelik döneminin dinamik ve değişken yapısını ortaya koymaktadır.

Şimdiye kadar yapılan araştırmalar, özellikle beslenme faktörlerine odaklanmış olsa da bu konudaki niteliksel ve niceliksel değerlendirmeler henüz tam anlamıyla tamamlanmamıştır. Bununla birlikte, annenin beslenme davranışları, ruhsal durumu ve geçmiş alışkanlıklarının, doğrudan ya da dolaylı olarak gebelik sürecini etkileyebileceği birçok çalışmada vurgulanmıştır (Alberti-Fidanza ve ark., 1995’a, b; 1998). Bu bulgular, farklı toplumlar için geçerliliğini korumaktadır. Çevresel stres faktörlerinin yanı sıra bireyin biyolojik yapısının da etkisiyle, günümüzde uzun ömürlü pozitif sağlığı teşvik etme ve kronik hastalıkların (özellikle kardiyovasküler ve metabolik hastalıkların) riskini azaltma çabaları, yaşamın en erken dönemlerine odaklanmıştır. Ancak bu alanda yapılan uzun süreli takip çalışmaları oldukça sınırlıdır. Çoğunlukla, başka amaçlarla toplanmış verilerden elde edilen uzunlamasına bilgilerle analiz yapılabilmektedir.