Sanat Yoluyla Duygusal Farkındalık Eğitimi ve Nöroestetik Epigenetik Temelli Bütüncül Bir Öğrenme Modeli
Şu kitabın bölümü:
Saygıner,
Ş.
(ed.)
2025.
Eğitim Bilimlerinde Akademik Araştırmalar.
Özet
Sanatın öğrenme süreçlerindeki rolü, modern eğitim kuramlarında hâlâ yeterince bütüncül biçimde ele alınmamaktadır. Eğitim sistemleri genellikle bilişsel performans göstergelerine odaklanırken, duygusal düzenleme, nörolojik uyum ve estetik deneyimin öğrenme üzerindeki etkileri arka planda kalmaktadır. Oysa son yıllarda nörobilim, duygusal farkındalık çalışmaları ve epigenetik araştırmalar, öğrenmenin yalnızca zihinsel değil; duyusal, nörobiyolojik ve çevresel etkileşimlerle şekillenen çok katmanlı bir süreç olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, sanat temelli öğrenmenin eğitim bilimlerindeki yerini yeniden düşünmeyi gerektirmektedir. Bu çalışmanın amacı, sanatın öğrenme üzerindeki etkilerini nöroestetik ve epigenetik yaklaşımlar ışığında bütünleşik bir modelle açıklamak ve sanat temelli duygusal farkındalık eğitimi için kuramsal bir çerçeve önermektir. Çalışma, özellikle estetik deneyimin duyusal (algısal), nörolojik (nöral), biyolojik (epigenetik) ve pedagojik düzeylerde eşzamanlı olarak işleyen bir dönüşüm mekanizması olduğunu ileri sürmektedir. Bu model, sanatın öğrenme sürecinde yalnızca ifade edici bir araç değil, aynı zamanda duygu düzenleme, motivasyon, nöroplastisite ve biyokültürel adaptasyonu destekleyen bir yapılandırıcı unsur olduğunu savunur. Araştırmanın yöntemsel yönelimi kuramsal-model geliştirme yaklaşımına dayanmaktadır. Nöroestetik kuram, epigenetik biyoloji ve duygusal farkındalık literatürü arasındaki kesişim noktaları bütüncül bir öğrenme modeli oluşturmak üzere sentezlenmiştir. Çalışma, bu yönüyle sanatın eğitimdeki işlevini yeniden tanımlamakta ve öğrenmeyi duygusal-biyolojik bir süreklilik içinde ele alan yeni bir pedagojik perspektif sunmaktadır. Bu bütüncül yaklaşım, sanat temelli eğitim uygulamalarının öğrenme motivasyonu, duygusal esneklik, zihinsel berraklık ve kalıcı öğrenme üzerindeki etkilerini açıklamak için özgün bir kuramsal zemin sağlamaktadır. Böylece çalışma, mevcut literatüre hem nörobilim temelli hem de estetik duyarlılık merkezli bir katkı sunarak, duygusal farkındalık odaklı eğitim modelleri için yeni bir paradigma önermektedir.
