
Türk Halk Bilimi Araştırmaları
İndir
Özet
Aydınlanma dönemi ile birlikte kara Avrupası “akılcılık” ve “karşılaştırma” düzleminde yürürken İngiltere’de klasik edebiyata başkaldıran ve “halk edebiyatı”nı yücelten bir akım ortaya çıkmıştır. Kısa sürede kara Avrupasını etkisi altına alan bu akım dil ve üslup bakımından klasik dönemi reddederek halk şiirini temel almıştır. Romantik edebiyat akımlarının öncüsü niteliğinde olan bu akımın kurucusu ise İskoç asıllı İngiliz şair James Macpherson’dur. Macpherson, 1760 yılında İskoçya Yaylarından Derlenmiş Eski Şiir Parçaları (Fragments of Ancient Poetry Collected from the Highland of Scotland) adlı kitabını Osian takma adıyla yayımlar. Bu kitap İngiltere’nin yanı sıra başta Almanya olmak üzere Avrupa’da derin izler bırakır. Macpherson’un etkilediği edebiyatçılar onun takma adını esas alarak Ossiancılık adı verilen, halk edebiyatına ve halk kültürüne dayalı bir şiir okulu kurarlar. Avrupa’da her ulusun kendi ulusal ruhunu aradığı bu dönemde özellikle Fransız kültürü egemenliği altında yaşayan ve öz benliklerini kaybetme tehlikesi altında olan toplumlar için Ossiancılık uygun bir zemin oluşturur. İngiltere’de başlayan ve Friedrich Gottlieb Klopstock ile Almanya’ya ulaşan Ossiancılık akımı Johann Gottfried von Herder ile gelecekteki halk bilimi çalışmalarını derinden etkileyecek en büyük temsilcisini yetiştirir.
Herder’in Almanya’da folklora yönelik yapmış olduğu sistemli çalışmalar halk bilimine bilimsel bir alt yapı oluşturmuştur. O, “folklor” teriminin karşılığı olarak volkskunde, sözcüğünü William John Thoms’tan çok önce 1782 yılında kullanmıştır. Herder’den sonra gerek Alman folklor çalışmalarında gerekse folklor tarihi açısından en güçlü, en etkili ve en görünür isim Grimm Kardeşler olmuştur. Grimm kardeşler aslında Herder’in folklor ile ilgili temel düşüncelerinin bir nevi uygulayıcıları olarak öne çıkmıştır.
Herder’in ulusal ruha yönelik tanımlarıyla folklor çalışmaları, insanın ve kültürlerin evrimi ile ulusların kökenini araştırma gibi iki temel düzlemde yürümeye başlamıştır. Özellikle 19 ve 20. yüzyıllarda oldukça etkili olan folklor çalışmaları toplum ve devlet düzeninde “ümmet”ten “ulus”a, “burjuvazim”den “işçi”yi olumlayan bir yaklaşımla tüm dünyada etkili olmuştur.
Avrupa’da folklor adına bu gelişmeler yaşanırken ne yazık ki Türkiye’de “folklor” teriminin gerçek manada bir disiplinin adı olarak tanımlandığı ve kullanıldığı yazılar 1913-1914 yıllarına tesadüf etmektedir. Kimi araştırmacılar bu tarihten öncesinde de halk edebiyatının göz ardı edilmediğini, yerel ve kültürel değerleri içeren heceyle şiirler yazan divan şairlerinin ve halk şairlerinin varlığından ve Türki-i Basit ile Mahallileşme gibi akımlardan söz etmekte ve bunları Türk folklor tarihinin başına yerleştirmektedir. Ancak bu yaklaşım pek doğru değildir. Zira bu akımlar şuurlu olmayıp arka planında farklı motivasyonları olan yerel dil ve kültür duyarlılığıdır. Dolayısıyla bizde folklor çalışmalarının başlangıcını 1839 Tanzimat Fermanı öncesinde aramak boşunadır.
Türkiye’de folklor kavramı Fuad Köprülü’nün 6 Şubat 1914 tarihinde İkdam Gazetesi’nde yazdığı bir Yeni Bir İlim: Halkiyat “Folk-lore” adlı makalesiyle değer bulmaya başlar. Fuad Köprülü’yü Ziya Gökalp (Halk Medeniyeti I: Başlangıç), Rıza Tevfik Bölükbaşı (Folklor-folklore) takip eder. Cumhuriyet dönemi folklor çalışmaları ise Türk folklor tarihi açısından oldukça önemli gelişmeler yaşanmıştır. Hiç şüphesiz bunda Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk oldukça önemli bir yere sahiptir. Ziya Gökalp ile başlayan folklor çalışmaları Fuad Köprülü, Pertev Naili Boratav, Mehmet Tuğrul, İlhan Başgöz, Orhan Acıpayamlı, Şükrü Elçin, Hikmet Tanyu, Hamit Zübeyr Koşay, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Fahrettin Kırzıoğlu, Muhan Bali, Saim Sakaoğlu, Bilge Seyidoğlu, Ali Berat Alptekin, Ensar Aslan, Ahmet Edip Uysal, Ahmet Bican Ercilasun, Mehmet Kaplan, Fikret Türkmen, Dursun Yıldırım, Umay Türkeş Günay, Metin Ekici, Ali Yakıcı, Doğan Kaya, Öcal Oğuz, Özkul Çobanoğlu, Esma Şimşek gibi daha ismini burada sayamayacağımız birçok folklor araştırmacısı tarafından devam ettirilmiştir.
Elinizdeki bu kitap Türk halk bilimine gönül veren, Türk halk kültürünün kayıt altına alınmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını kendine şiar edinmiş folklor araştırmacıları tarafından oluşturulmuştur. Bu araştırmacıların en büyük ortak paydası hiçbir maddi beklenti içerisinde girmeden Türk folkloruna ve halk kültürüne hizmet etmektir. Kitapta yer alan ilk yazı Prof. Dr. Fuzuli Bayat’a aittir. Bayat, Çerçeve (Frame) Teorisi Bağlamında Kaşgarlı Mahmud’un Kıtâbu Dîvânu Lugâti’t-Türk Eserinde Atasözleri adlı yazısında Çerçeve Teorisi’ni kullanarak Dîvânu Lugâti’t-Türk’teki atasözlerini üçlü bir aşamada analiz etmiştir. Bayat, ayrıca Kaşgarlı Mahmud’un eserinde yer alan atasözlerinin dönemin Türk toplumunun kültürel kodlarını nasıl yansıttığına dair çıkarımlar yapmış, atasözlerinin sadece dilsel değil aynı zamanda toplumsal birer göstergeler olarak işlev gördüğünü de vurgulamıştır. Kitapta yer alan ikinci yazı ise Dr. Öğr. Üyesi Meriç Kurtuluş’a aittir. Kurtuluş, Yılkılık Geleneğinin Türk Edebiyatına Yansımaları adlı yazısında Türk folklorunda hakkında bilgi edinilmesi kolay olmayan bir geleneği, yılkılık geleneğinin izlerini sürmüştür. Yazar, çalışmasında yılkılık geleneğiyle Orta Asya’da yılkı atlarına sürüler hâlinde bakıp onları genelde ordu için yetiştirmeyi hedefleyen at çobanlarını ve yılkı atlarıyla ilgili âdetler ve davranış özelliklerini kast etmiştir. Kurtuluş’un çalışmasında değindiği bir başka konu ise Türk dünyası destanlarında at çobanlığı ve sürüler hâlinde yetiştirilen yılkı atları olmuştur. Yazar, son bölümde ise Türk dünyasının ünlü yazarı Cengiz Aytmatov’un Elveda Gülsarı adlı romanında yılkılık geleneği hakkında verdiği bilgileri değerlendirmiştir. Nasreddin Hoca’nın Türk Sinemasındaki Ardılları başlık üçüncü bölüm ise Öğr. Gör. Dr. Aydın Göktaş tarafından kaleme alınmıştır. Göktaş, çalışmasında Nasreddin Hoca’nın fıkralarından yansıyan hayatını, düşünce dünyasını, Nasrettin Hoca’yı modern Türk sinemasında ve televizyonlarda yeniden şekillendiren aktörleri ve Hoca’yı sunuş biçimlerini ele almıştır. Kitaptaki dördüncü bölüm Amasya’da Sözlü Halk Kültürünün Bir Parçası Olarak Dua ve Beddua Pratikleri adlı çalışmasıyla Öğr. Gör. Dr. Betül Demirelma’ya aittir. Bahsi geçen bölüm yöresel manada folklor ürünlerinin kayıt altına alınması açısından oldukça önem arz etmektedir. Dr. Betül Demirelma, çalışmasında Amasya dua ve beddualarını anlamları ve işlevleri bakımından ele almıştır. Kitaptaki son bölüm ise Ocak Temelli Halk Hekimliği Uygulamaları: Konya Örneği adlı çalışmayla Dr. Miyase Güzel Yanpınar’a aittir. Bu bölüm de tıpkı dördüncü bölüm gibi yöresel bilginin kayıt altına alınmasıyla oluşturulmuştur. Yanpınar, çalışmasında Konya’da ocaklı olarak varlığını sürdüren, geleneksel tedavi oturumlarını ve uygulamaya devam eden halk hekimlerini incelemiştir. Ayrıca çalışmada örnek olarak verilen halk hekimliği uygulamalarının günümüzdeki sosyal ve kültürel etkileri de araştırılmıştır.
Bu kitap Türk halk bilimine bir nebze olsun katkıda bulunmak isteyen araştırmacıların eseridir Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” sözü ile halk kültürünün ne denli önemli olduğunu, kayıt altına alınarak gelecek nesillere aktarılması gerektiğinin altını çizmiştir. Kitapta çalışmalarıyla yer alan folklor araştırmacıları da Atatürk’ün bu sözünü kendine şiar edinmiş kişilerdir. Bu çalışmanın Türk halk bilimine hayırlı olmasını yürekten diler, genç araştırmacılar için bir rehber olmasını ümit ediyorum.
Doç. Dr. Haktan KAPLAN
Selçuklu/Konya
25.06.2025