
Yılkılık Geleneğinin Türk Edebiyatına Yansımaları
Şu kitabın bölümü:
Kaplan,
H.
(ed.)
2025.
Türk Halk Bilimi Araştırmaları.
Özet
Bu kitap bölümünde Türk folklorunda hakkında bilgi edinilmesi kolay olmayan bir gelenek olan yılkılığın izleri sürülmüştür. Yılkılık geleneğiyle Orta Asya’da yılkı atlarına sürüler halinde bakıp onları genelde ordu için yetiştirmeyi hedefleyen at çobanları ve yılkı atlarıyla ilgili âdetler ve davranış özellikleri kast edilmektedir. Yılkı atlarının geçmişte bir çobanın ve yılkının başında bulunan bir atın önderliğinde doğada sürü halinde dolaşarak yetiştikleri, Türklerin göçebe hayat tarzını terk ederek yerleşik hayata uyum sağlaması sonucunda söz konusu geleneği unuttukları anlaşılmaktadır. Unutulmuş bir meslek olan at çobanlığının inanç dünyasında temsil ettiği değerlere ve atların ehlileştirilerek savaşçının yoldaşına dönüştürme sürecine Türk dünyasının sözlü kültür ürünlerinde, özellikle de destanlarında rastlanmaktadır. Bu makalede öncelikle Türk dünyasının çeşitli destanlarında at çobanlığının ve sürüler halinde yetiştirilen yılkı atlarının izleri sürülmüştür. Söz konusu seçilmiş destan anlatılarında at çobanlığının epik kahramana dönüşme sürecinde alp tipi savaşçının öğrenmesi gereken bir meslek olduğu fark edilmiştir. Destanlarda bir kahramanın yılkı atlarını güdebilmesi ile halkı ve beyliği/devleti üzerinde kontrolü sağlayabilmesi arasında koşutluk kurulduğu anlaşılmıştır. Türk dünyasının çeşitli destanlarında kahramanın yetişme sürecinde çarpışmalara katılmadan önce atları gütmeyi öğrendiği sahneler bulunduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra at çobanlığının Türklerin İslamiyet öncesi inanç sistemlerinde mitolojik işlevlerinin olduğu ortaya konulmuştur. Makalenin son bölümünde ise Cengiz Aytmatov’un ilk kez 1966 yılında basılan Elveda Gülsarı başlıklı romanında yılkılık geleneği hakkında verdiği bilgiler değerlendirilerek yazarın neden söz konusu folklor unsurunu merkeze alan bir roman yazmayı hedeflediği tartışılmıştır. Aytmatov unutulmuş bir gelenek olan at çobanlığını Sosyalist bir devlette sürdürmenin güçlüklerini göz önüne sererek ve Kırgız Türklerinin yaşadığı baskılara odaklanarak Sovyet rejiminin Türk Dünyası halklarının kimlikleri ve kültürlerini yaşatma konusunda uyguladığı baskılarla ilgili okurda farkındalık uyandırmayı amaçlamıştır. Aytmatov, unutulmuş bir geleneği kurmaca aracılığıyla sonraki kuşaklara aktarmayı ve okurlarının zihinlerinde tekrar canlı kılmayı hedeflemiştir.