Dijital Çağda Pazarlama: Etik, Etkileşim ve Yapay Zekâ Arasında Yeni Denge
İndir
Özet
Küresel ölçekte yaşanan çevresel krizler, dijital teknolojilerin baş döndürücü gelişimi ve toplumsal dönüşüm dinamikleri, pazarlama disiplinini yalnızca satışa odaklı bir alan olmaktan çıkararak, etik, sürdürülebilirlik ve dijital sorumluluk ilkeleriyle yeniden biçimlendirmiştir. Tüketim alışkanlıklarının, iletişim biçimlerinin ve işletme–kitle ilişkilerinin kökten değiştiği bu yeni dönemde, işletmeler artık yalnızca ürün satan değil; anlam üreten, değer inşa eden ve toplumsal dönüşümün bir parçası haline gelen aktörlerdir. Bu kitap, çağdaş pazarlama iletişiminin değişen yönelimlerini bütüncül bir yaklaşımla ele almakta, teknolojik yeniliklerin, sosyal medya kültürünün ve yapay zekânın birey–marka etkileşimleri üzerindeki dönüştürücü gücünü çok boyutlu biçimde incelemektedir. Akademik temellere dayanan ancak uygulama boyutuyla da güçlü bir perspektif sunan Bu çalışma, etik pazarlama anlayışından yeşil iletişime, dijital etik ilkelerden duygusal sürdürülebilirliğe kadar geniş bir yelpazede tartışmalar geliştirmektedir. Geleneksel pazarlama anlayışının ötesine geçerek, “sorumlu iletişim çağının” temellerini irdeleyen bu kitap çalışması, okuyucuya hem teorik bir derinlik hem de pratik bir yönlendirme sunmayı amaçlamaktadır.
Fatma Sena Yaman, “Sürdürülebilirlik Odaklı Bütünleşik Pazarlama İletişimi” başlıklı bölümünde, sürdürülebilirlik ilkelerinin pazarlama iletişimiyle kesişiminde markaların çevresel ve toplumsal sorumluluklarını iletişimsel bir değer olarak nasıl yeniden tanımladıklarını tartışmaktadır. Yazar, bütünleşik pazarlama iletişiminin yalnızca bir tanıtım aracı değil, aynı zamanda etik, şeffaf ve toplumsal sorumluluk odaklı bir yönetim biçimi haline geldiğini vurgulamaktadır. Kuramsal çerçevede yeşil pazarlama, etik tüketim ve kurumsal sosyal sorumluluk kavramlarını bütünleştirirken, dijitalleşmenin ve sosyal medyanın sürdürülebilir iletişim stratejilerine kazandırdığı yeni boyutları örneklerle ele almaktadır. Greenwashing olgusunu markaların güvenilirliğini zedeleyen bir tehdit olarak değerlendiren Yaman, uzun vadeli itibarın ancak şeffaflık, hesap verebilirlik ve tutarlılıkla mümkün olabileceğini savunmaktadır.
Öznur Aktaş, “Dijital Pazarlamada Etik, Sürdürülebilirlik ve Çevresel Sorumluluk” başlıklı bölümünde dijital dönüşümle birlikte pazarlamanın etik, çevresel ve toplumsal boyutlarını yeniden düşünmeye yönlendirmektedir. Yazar, veri temelli pazarlama stratejilerinin getirdiği mahremiyet ihlalleri, manipülatif arayüz tasarımları ve karbon ayak izi gibi sorunları ele alırken, yapay zekâ, büyük veri, IoT ve blokzincir teknolojilerinin sürdürülebilirlik için sunduğu fırsatları da kapsamlı bir bakışla tartışmaktadır. Bölüm, dijital pazarlamanın yalnızca ekonomik verimlilik değil, aynı zamanda toplumsal güven ve çevresel etik ilkeleriyle dengelenmesi gerektiği düşüncesi üzerine kuruludur. Aktaş, yeşil teknolojilerle desteklenen bir dijital etik anlayışının, geleceğin rekabet gücünü belirleyecek en önemli unsur olduğunu vurgulamaktadır.
Mehmet Gökerik, “Parasosyal Etkileşim Perspektifinden Sosyal Medya Pazarlaması” başlıklı çalışmasında dijital çağın iletişimsel dönüşümünü duygusal ve psikolojik bir çerçevede değerlendirmektedir. Sosyal medyanın katılımcı kültürle birlikte birey ve marka arasındaki ilişkiyi yeniden tanımladığını ortaya koyan yazar, influencer figürlerinin güven, aidiyet ve özdeşleşme temelli yeni bağlar kurma biçimlerini Horton ve Wohl’ün “parasosyal etkileşim” kuramı çerçevesinde yorumlamaktadır. Gökerik, bu tek yönlü ama duygusal olarak gerçek hissedilen etkileşimlerin, tüketici davranışlarını ve marka bağlılığını derinden etkilediğini savunmaktadır. Bölüm, dijital pazarlamanın yeni döneminde güven, samimiyet ve duygusal sürdürülebilirlik kavramlarını yeniden düşünmeye çağıran özgün bir katkı sunmaktadır.
Ebubekir Işık, “Dijital Akıl, Sosyal Etki: Yapay Zekâ ile Pazarlamanın Yeni Sınırları” başlıklı bölümünde yapay zekânın pazarlama alanına getirdiği stratejik, etik ve toplumsal dönüşümü derinlemesine incelemektedir. Yazar, kişiselleştirme, veri analitiği ve hedefleme süreçlerinin tüketiciyle kurulan etkileşimi nasıl yeniden biçimlendirdiğini açıklarken, güven, sadakat ve şeffaflık kavramlarının bu yeni dönemde kazandığı merkezi öneme dikkati çekmektedir. Yapay zekâ destekli içeriklerin ve sanal influencer’ların yükselişini etik bir perspektiften değerlendiren Işık, teknolojik yeniliklerin ancak etik sorumlulukla birleştiğinde sürdürülebilir bir değer yaratabileceğini vurgulamaktadır. Bölüm, pazarlamanın geleceğini “dijital akıl” ve “insani etki” arasında kurulan yeni bir dengeye yerleştirerek, disipline vizyoner bir katkı sunmaktadır.
Sonuç olarak, bu kitap pazarlama disiplininin yanı sıra dijital çağın etik ve toplumsal sorumluluk arayışına da bir katkı niteliğindedir. Her bir bölüm, değişen dünyanın iletişim dilini yeniden okumaya çağıran özgün bir bakış açısı sunarken, geleceğin markalarının, görünür değil, sorumlu ve anlamlı olabilmesi için yeni yollar önermektedir.
