Bu çalışma, döngüsel ekonomi paradigmasının küresel ticaretin yapıtaşlarını yeniden tanımladığını ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı ve Dijital Ürün Pasaportu gibi düzenleyici araçlar, döngüsel ekonomiyi çevresel bir tercih olmaktan çıkararak, uluslararası pazarlara erişimin stratejik bir önkoşulu haline getirmiştir.

Araştırmanın temel amacı, döngüsel ekonominin günümüz küresel ticaret sisteminde geleneksel uluslararasılaşma teorilerini geçersiz kılmaktan ziyade, bu teorileri “eko-kurumsal mesafe” ve “döngüsel kaynak avantajı” gibi yeni kavramsal boyutlarla nasıl zenginleştirdiğini ortaya koymaktır.

Çalışma, nitel araştırma yaklaşımı çerçevesinde tasarlanmış ve literatür taramasına dayalı olarak yürütülmüştür. Bu kapsamda akademik yayınlar, Avrupa Birliği, OECD ve Ellen MacArthur Vakfı tarafından yayımlanan raporlar ile ulusal politika belgeleri sistematik biçimde analiz edilmiş; elde edilen bulgular doğrultusunda bütüncül bir kavramsal çerçeve geliştirilerek mevcut eğilimler ve yapısal dinamikler analitik bir perspektifle değerlendirilmiştir.

Araştırmanın bulguları, döngüsel ekonomi odaklı dönüşümün firmalar için çift taraflı bir dinamik yarattığını göstermektedir. Bir yanda, yüksek uyum maliyetleri ve karmaşık standartlar gibi belirgin engeller bulunurken; diğer yanda, kaynak verimliliği, tedarik zinciri dayanıklılığı ve yeşil marka değeri yoluyla uzun vadeli sürdürülebilir bir rekabet avantajı elde etme fırsatı sunmaktadır. Türkiye özelinde ise, AB pazarına yüksek bağımlılık ve dönüşüm baskısı altındaki sektörlerdeki (otomotiv, kimya, tekstil) yoğunlaşma, döngüsel ekonomi uyumunu ekonomik dayanıklılığın temel şartı kılmaktadır. Ancak başarı, yalnızca mevzuat uyumuyla sınırlı kalmamalıdır. KOBİ'lerin merkezde olduğu, sanayi, kamu politikaları, finansman mekanizmaları ve akademi arasında sinerji yaratan bütünleşik bir ekosistem yaklaşımını ve köklü bir zihniyet dönüşümünü gerektirmektedir. Bu yönüyle çalışma, Geleceğin küresel ticaret düzeni, döngüselliği içselleştirmiş ekonomilere açık olacaktır. Türkiye'nin bu gelecekteki konumu, bugün atacağı kolektif, kararlı ve yenilikçi adımlarla şekillenecektir.