2015 itibariyle patlak veren ve özellikle Avrupa’yı etkisi altına alan göç dalgası tüm dengeleri değiştirmiştir. Bununla birlikte Avrupalı devletler bu düzensiz göçle nasıl mücadele edecekleri üzerine çalışmalar yaparak çeşitli planlar geliştirdiler. Daha öncesinde pozitif bir çerçevede bulunan göçmen politikaları Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada tam tersi bir yönde değişmiştir.

Tarih boyunca göç alan ve göç veren ülke konumları arasında yer değiştirmiş olan Hollanda, özellikle 1974 yılında işçi göçünün bitişiyle birlikte bu süreci kontrol altına almaya çalışmıştır. Özellikle 2000li yıllardan itibaren göçmenlere karşı ırkçılığa varan muameleler ortaya çıkmış, vatandaş olmalarını sağlayacak tüm süreçler de zorlaştırılmaya ve tüm dünyanın gerçeği olan göç konusu bir güvenlik sorunu haline getirilmeye başlanmıştır.

Dünyanın güvenlik kavramını dikkate alması, konuyla ilgili araştırma yapılması ve kavramın önemsenmesi II. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşmiştir. Özellikle ülkelerin herhangi bir tehdide karşı hazır duruma geçmesiyle birlikte Kopenhag Okulu tarafından ortaya atılan güvenlikleştirme teorisi önemli hale gelmiştir.

Son dönemlerde özellikle göçmen karşıtlığı ve Avrupa’da aşırı sağ partilerin yükselişe geçmesi ile göç çalışmalarına olan ilgi artmıştır; Soğuk Savaş sonrasında güvenlik tanımının genişlemesiyle birlikte göç ve göçmenler de günümüzde öncelikli bir güvenlik tehdidi olmuştur. Yapılan araştırmalar literatür taraması, söylem analizi ve içerik analizi gibi yöntemlerle ilerletilecek olup Türkçe literatürde çalışılmamış bir alan olan Hollanda’da aşırı sağın yükselişi ile birlikte ülkenin göçü güvenlikleştirmesi konusu odağa alınacaktır.Yapılan çalışmayla birlikte güvenlikleştirme kavramının aşırı sağ ile olan bağlantısı ortaya konularak Hollanda örneği üzerinden açıklayıcı bir çerçeve sunulacaktır. Bu çalışma günümüzde sıklıkla karşımıza çıkan güvenlik ve güvenlikleştirme kavramlarının kapsamının anlaşılması açısından önem taşımaktadır.