
Kentsel Dönüşüm ve Yerel Direnç Hareketleri: Türkiye’de Yeni Kentleşme Pratikleri
Şu kitabın bölümü:
Turan,
V.
(ed.)
2025.
Kentleşme, Çevre ve Göç Politikaları.
Özet
Bu bölüm, Türkiye’de kentleşme sürecinin tarihsel gelişimini, özellikle 1950 sonrası sanayileşme ve iç göç etkisiyle artan kentleşme sorunları bağlamında ele almaktadır. Kentsel dönüşümün hukuki ve kurumsal yapısı, yerel ve merkezi yönetimlerin rollerinin değişimi, yasal düzenlemeler ve uygulama süreçleri üzerinden incelenmektedir. Türkiye’deki merkeziyetçi yönetim anlayışının, yerel yönetimlerin yetki ve kaynaklarını sınırlaması ve bu durumun kentsel dönüşüm projelerindeki etkileri analiz edilmektedir. Ayrıca, kentsel dönüşüm sürecinde ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve mekânsal sorunlar ile yerel halkın direniş mekanizmaları değerlendirilmekte ve katılımcı, sürdürülebilir kent yönetimi ihtiyacı vurgulanmaktadır. Amaç, Türkiye’de kentleşme ve kentsel dönüşüm süreçlerinin kapsamlı bir değerlendirmesini yaparak, mevcut sorunların çözümüne yönelik öneriler geliştirmektir. Türkiye’de kentleşme, mekânsal dönüşümün ötesinde toplumsal yapının ve güç ilişkilerinin yeniden şekillendiği karmaşık bir süreçtir. 1950 sonrası hızlı kentleşme, göç ve sanayileşmeyle birlikte plansız yerleşimlerin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Bu konuda izlenen politikalar genellikle yukarıdan aşağıya, neoliberal yaklaşımlarla kentleri sermaye lehine yeniden yapılandırmış, bu da mekânsal eşitsizlikleri derinleştirmiştir. Yerel yönetimlerin karar alma ve mali özerkliklerinin zayıf olması, halkın kentsel dönüşüm sürecine katılımını sınırlamıştır. Böylece kentsel dönüşüm projelerine karşı mahalle halkının kolektif mücadelesi, mekânsal adalet ve demokratik katılım taleplerini ön plana çıkarmıştır. Bu hareketler, neoliberal kentleşmenin yarattığı toplumsal dışlanmaya ve yerel yönetimlerin yetersizliğine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de yerel yönetimler, kentsel sorunların çözümünde kritik aktörler olmakla birlikte, merkeziyetçi politikalar ve yasalar nedeniyle yetki ve kaynak açısından kısıtlanmaktadır. Buna karşın, dünya genelinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve halkın kent yönetimine katılımının artırılması, daha demokratik ve adil kentler yaratmak için önemli bir yol olarak görülmektedir. Bu bağlamda, kentleşme süreçlerinin sosyal adalet, yerel demokrasi ve direnç hareketleri ekseninde ele alınması amaçlanmaktadır.