Küresel ölçekte artan çevresel krizler, sosyal eşitsizlikler ve kaynak kısıtları, pazarlama disiplinini sadece satış odaklı bir araç olmaktan çıkarıp sürdürülebilirlik odaklı bütünleşik iletişim stratejileri geliştirme yönünde dönüştürmektedir. Bu çalışma, sürdürülebilirlik ilkelerinin bütünleşik pazarlama iletişimi modeliyle kesişiminde, işletmelerin çevresel ve toplumsal sorumluluklarını iletişimsel bir değer olarak nasıl yapılandırdıklarını incelemektedir. Kuramsal düzeyde, sürdürülebilirlik iletişiminin yeşil pazarlama, etik tüketim ve kurumsal sosyal sorumluluk ekseninde şekillendiği ve bütünleşik pazarlama iletişiminin bu temaları stratejik bir çatı altında bütünleştirdiği vurgulanmaktadır. Uygulama boyutunda, dijitalleşme, sosyal medya ve veri analitiği gibi yeni araçların sürdürülebilirlik mesajlarını güçlendirdiği; aynı zamanda tüketici bilincini, marka güvenini ve çevresel farkındalığı artırdığı görülmektedir. Ancak bu dönüşüm sürecinde greenwashing (yeşil aklama) olgusu, markaların güvenilirliklerini tehdit eden önemli bir etik sorun olarak öne çıkmaktadır. Greenwashing’in tüketici güveni, marka itibarı ve paydaş ilişkileri üzerindeki olumsuz etkileri, bütünleşik pazarlama iletişimi stratejilerinin şeffaflık, hesap verebilirlik ve tutarlılık ilkeleriyle yeniden tasarlanmasını zorunlu kılmaktadır. Araştırma, sürdürülebilir markalaşmanın geleceğinin, yapay zekâ, metaverse ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerin sunduğu etkileşim olanaklarıyla şekilleneceğini göstermektedir. Bu teknolojiler, sürdürülebilir tüketim davranışlarını teşvik ederken, veri temelli etik yönetişim ve dijital izlenebilirlik sayesinde markaların sorumlu iletişim kapasitelerini güçlendirmektedir. Çalışma, bütünleşik pazarlama iletişimi ve sürdürülebilirlik literatürünü bir araya getirerek, iletişim, etik ve inovasyonun kesiştiği yeni bir araştırma ekseni önermekte, teorik düzeyde sürdürülebilirlik iletişiminin kavramsal zeminini güçlendirirken, pratik düzeyde markalar ve yöneticiler için stratejik bir yol haritası sunmaktadır.