Patent Sisteminin Dolaylı Olarak Yol Açtığı Biyokorsanlık Vakaları
Şu kitabın bölümü:
Mutlu,
A.
&
Güler,
E.
(eds.)
2025.
Farklı Boyutlarıyla Biyokorsanlık.
Özet
Genetik kaynaklar ve bağlantılı geleneksel bilgilerin biyoteknolojik ürünlere dönüşmesiyle birlikte ticari kullanımının artması, bu kaynak ve bilgilerin haksız ve izinsiz şekilde patentlenmesi yoluyla suistimal edilmesini uluslararası normatif müzakerelerin gündemine taşımıştır. Biyolojik çeşitlilik açısından zengin, genetik metaryel ve bağlantılı geleneksel bilgilerin beşiği konumundaki gelişmekte olan ülkeler, patent sistemi aracılığıyla ortaya çıkan bu uygulamaları biyokorsanlık olarak nitelendirerek uluslararası platformlarda hakkaniyet arayışına yönelmişlerdir. Buna karşılık, biyoteknolojik kapasitesi gelişmiş ülkeler, bu doğal kaynaklar ve bağlantılı geleneksel bilgilere dayalı buluşlar üzerinden biyokorsanlık suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu bölümde, patent sisteminin genetik kaynak ve bağlantılı geleneksel bilgi bakımından doğrudan bir ihlal aracı olmaktan ziyade, yapısal boşlukları ve uygulamadaki sınırlılıkları nedeniyle biyokorsanlığa dolaylı olarak nasıl zemin hazırladığı incelenmektedir. Bu kapsamda Neem, Turmeric (Zerdeçal), Enola fasulyesi, Ayahuasca ve Maca gibi uluslararası alanda ses getiren ve hukuki düzenlemelerin şekillenmesine zemin hazırlayan vaka örnekleri analiz edilmektedir. Söz konusu vakalar, patent başvurularında genetik kaynakların menşeinin ve geleneksel bilginin kaynağının açıklanmamasının, yeni olmayan ve buluş basamağı taşımayan buluşlara patent verilmesine yol açtığını ortaya koymaktadır. Ayrıca bu patentlerin çoğunlukla ancak itiraz yoluyla, uzun, karmaşık ve maliyetli süreçler sonunda iptal edilebildiği; bu süreçte ise patent sahiplerinin fiilen tekel haklarından yararlanmaya devam ettikleri gösterilmektedir. Çalışmada ayrıca, genetik kaynaklar ve geleneksel bilgiye ilişkin uluslararası hukuki çerçeve; Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Nagoya Protokolü ve “Fikri Mülkiyet, Genetik Kaynaklar ve Bunlarla İlişkili Geleneksel Bilgiler Anlaşması” (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü-WIPO Anlaşması) bağlamında ele alınmakta ve patent başvurularında öngörülen zorunlu açıklama yükümlülüğünün, patent sistemi ile erişim ve fayda paylaşımı mekanizmaları arasındaki ilişkiyi nasıl güçlendirebileceği değerlendirilmektedir.
