21.yüzyılın dijital devrimi, sosyal yaşamın her alanında olduğu gibi bilgi üretimi, eğitim, sağlık ve toplumsal cinsiyet dinamiklerini de derinden etkilenmiştir. Bu dönüşüm yalnızca teknolojik bir ilerleme değil; aynı zamanda bilgiye erişim biçimlerini, güç ilişkilerini ve kadınların toplumsal konumlarını yeniden tanımlayan kültürel bir süreci ifade etmektedir.
Dijitalleşme, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi ekonomik kalkınma ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından yeni fırsatlar sunmakta; kadınların dijital platformlarda daha görünür hale gelmesini, üretim süreçlerinde aktif rol üstlenmesini mümkün kılmaktadır. Bununla birlikte dijital uçurum, çevrimiçi şiddet ve algoritmik önyargılar gibi sorunlar, eşitlik hedefinin önünde yeni engeller oluşturmaktadır.

Eğitim alanındaki dijital dönüşüm, bireylerin bilgiye erişim kapasitelerini artırarak özellikle kadınların eğitimde fırsat eşitliği kazanmasında önemli rol oynamaktadır. Bilgi teknolojilerinin öğretmenler ve öğrenciler tarafından aktif biçimde kullanımı, dijital çağın gerektirdiği becerilerin toplumsal tabana yayılmasını sağlamaktadır. Bu süreçte eğitim yalnızca bilgi aktarımı değil, aynı zamanda dijital bilincin ve eleştirel düşünmenin geliştiği bir alan haline gelmiştir.

Sağlık alanında dijital dönüşüm, kadınların sağlık bilgisine erişimini kolaylaştırmış, dijital sağlık okuryazarlığını kadınların kendi yaşamları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarının bir aracı haline getirmiştir. Yapay zekâ destekli uygulamalar, mobil sağlık platformları ve tele-sağlık hizmetleri, kadınların sağlık hizmetlerine erişimini demokratikleştirmekte ve bireysel farkındalığı güçlendirmektedir. Ancak bu sürecin etkili olabilmesi için dijital sağlık okuryazarlığının yaygınlaştırılması büyük önem taşımaktadır.

Dijital kültür ve medya ekosisteminde ise kadın temsillerinin dönüşümü, yeni bir “dijital toplumsal cinsiyet dili”nin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. YouTube, sosyal medya ve dijital yayıncılık örneklerinde görüldüğü üzere, kadınlar artık yalnızca içerik tüketicisi değil; kendi hikâyelerini anlatan, bilgi üreten ve toplumsal normları sorgulayan dijital aktörler haline gelmektedir.

Bu kitap, farklı disiplinlerden 15 yazarın katkısıyla, teknolojinin kadın yaşamındaki dönüştürücü gücünü bilgi, sağlık, eğitim ve medya boyutlarıyla ele almaktadır. Her bölüm, kadınların dijital dünyada karşılaştığı fırsatları ve riskleri akademik bir bakış açısıyla irdelemekte; “bilgiyle güçlenme”nin hem bireysel hem toplumsal bir özgürleşme süreci olduğunu göstermektedir.